ÖZET Küreselleşme ve sanayi devrimi ile birlikte hızlı kentleşme ve hızlı nüfus artışı daha hızlı yaşamayı ve daha hızlı tüketmeyi zorunlu kılmıştır. Toplumlar bu hızlı tempoya ayak uydurmaya çalışırken doğaya ve çevreye zarar vermeye başlamışlardır. Doğal, kültürel ve yerel varlıkların devamının sağlanması için sürdürülebilirlik kavramı önem kazanmaya başlamıştır. Sürdürülebilirlik doğal ve kültürel unsurların kullanıldıktan sonra zarar görmeden devamının sağlanması ve bir sonraki nesillerin de kullanabilmesi ve onlara yol gösterici olması anlamına gelmektedir. Modernizm ve kentleşmenin sonucu olan hızlı yaşama tepki olarak doğan hareketi tüm dünyada ve ülkemizde önemi giderek artan bir yaklaşım olmaya başlamıştır. Çalışma nicel araştırma yöntemi ile yürütülmüştür. Araştırmanın alt modeli olan betimsel dizayn temel araştırma modelini oluşturmaktadır. Araştırma için 397 kişiden elde edilen anketler değerlendirilmiştir. Ahlat ilçesinin turizm potansiyeli, sakin şehir üyeliği, üyelik süreci ve üye olduktan sonra ki güncel durumu hakkında son durumlar değerlendirilmiştir. Çalışma kapsamında; sürdürülebilir turizmin gelişiminde sakin şehirlerin potansiyeli ve Sakin Şehir Hareketinin, sürdürülebilir kalkınma ve sürdürülebilir turizm bağlamında yerel halkın yaşamında yarattığı ekonomik, sosyal ve çevresel farklılığı değerlendirmek amaçlanmaktadır. Bu bağlamda çalışma sahası olarak seçilen Bitlis ili Ahlat ilçesinde araştırma yürütülecektir. Yerel toplumun yavaş şehir (citta slow) adaylık süreci öncesi, süreç boyunca ve sonrasında ekonomik, psikolojik, çevresel ve sosyal olarak yaşadığı değişim ele alınarak yavaş şehirlerin bu değişim ile ilişkisi kurulacaktır. Bulgular değerlendirildiğinde COVİD sürecinin etkileri ile birlikte 2019’da sakin şehir olma ile yaşanan değişimin katılımcılar üzerinde algının orta düzeyde kaldığı belirlenmiştir. Alt boyutlar bazında incelendiğinde; sakin şehir olduktan sonra Ahlat’ta kısmen üretim artışının yaşandığı, kısmen tarih ve kültürel mirasın değerlendiği, çevre bilincinin kısmen arttığı, yerelin kısmen güçlendiği ve kentsel yaşam kalitesinin de kısmen arttığı tespit edilmiştir. Bununla birlikte yerel ve kültürel aidiyetin arttığı, ekonomik büyümenin meydana geldiği, fırsat eşitliğinin sağlandığına ilişkin sonuçlar elde edilen bulgular arasındadır.

ABSTRACT With globalization and industrial revolution, according to rapid urbanization and rapid population growth necessitated living faster and consuming faster. While societies living fast, they have begun to harm nature and the environment. Sustainability means ensuring the continuation of natural and cultural elements without being damaged after they are used, and that they can be used by the next generations and to guide them. (slow city) movement, which was born as a reaction to fast life, which is the result of modernism and urbanization, has started to become an approach whose importance is increasing all over the world and in our country. In this study, quantitative research type was adopted. The descriptive design, which is the sub-model of the research, constitutes the basic research model. Questionnaires obtained from 397 people were evaluated for the research. The latest situations about the tourism potential of Ahlat district, the membership of the slow city, the membership process and the current situation after becoming a member have been evaluated. In order to ensure sustainable development in the regions and to contribute economically to the local communities, a field study and scale assessment has been made about what innovations and studies can be done in slow cities, how much the public is conscious of these issues, and what can be done for both gastronomy and handicrafts. When the findings were evaluated, it was determined that the perception on the participants of the change experienced with being a quiet city in 2019, together with the effects of the COVID process, remained at a moderate level. When examined on the basis of sub-dimensions; After becoming a quiet city, it has been determined that partly production increase was experienced, partly historical and cultural heritage was valued, environmental awareness partly increased, the local partly strengthened and the quality of urban life partly increased. In addition to this, the results that show that local and cultural belonging increases, economic growth occurs, and equality of opportunity is provided are among the findings obtained.